Forum
=> Daha kayıt olmadın mı?![]() |
1 Üye | 50 Konu | 150 Mesaj | 4536 Online | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Burdasın: Forum => İslam ve İnsan => Cuma Hutbeleri Güncel GELECEĞİMİZİN TEMİNATI: GENÇLER (17.05.2013) |
|
RecepFirat19 (şimdiye kadar 250 posta) |
GÜNCEL OLAN SON HUTBE EN SON SAYFADADIR.. İffet ve Haya İmandandır Hayâ: ar, utanma duygusu, edep mahcubiyet, utanmak; ar ve namus; nefsin çirkin şeylerden sakınması ve bunun için kötü şeyleri terk etmesi, hoş ve güzel olmayan bir olayın ortaya çıkmasından dolayı kalpte meydana gelen bir nicelik ve ızdıraptır. Ahlak terimi olarak haya; nefsin çirkin davranışlardan rahatsız olup onları terk etmesidir. Kötü bir işin yapılmasından ya da iyi bir işin terk edilmesinden dolayı insanın yüzünü kızartan sıkıntı olarak açıklanabilir. İffet ise; haramdan uzak durmak, helal ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınmaktır. Aziz Cemaat! Peygamberlerin vermiş olduğu ortak öğüt şudur: Eğer hayân yoksa utanmıyorsan git dilediğini yap[1] hayâ ve iffeti olan kimse yaşarken de öldükten sonra da Allahın rızasını elde eder. Etrafındaki insanların sevgi ve saygısını kazanır. Cenab-ı Hakkın kendisine emanet olarak verdiği organları yerli yerinde ve yaratıldığı maksada uygun şekilde kullanır. Hem kendi soyunun hem beraber yaşadığı insanların soylarının temiz kalmasını sağlar. İffetli insanlardan meydana gelen toplumda zinanın doğurduğu korkunç hastalıklar görülmez. İffetli insan, Allahın haram kıldığı kötülükleri düşünmeyeceği için kalbinin sağlığını korumuş olur. Böylece: maneviyat basamaklarını daha kolay tırmanır. Görüldüğü gibi iffet, insanın sahip olması gereken büyük bir zenginliktir. Kendimiz için, ailemiz için, hatta bütün Müminler için Allahtan daima iffet ve hayâ niyaz edelim. İffetli kalabilmek için Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in yaptığı gibi Mevlamıza şöyle dua edelim: Allahım Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği isterim.[2] Değerli Müminler! Hayâ ve iffetlerine sahip çıkmayanların uğrayacağı cezayı Kuran-ı Kerimde Allah (c.c) şöyle haber veriyor: Kötü sözlerin, hayâsızlığın Müminler arasında yayılmasından sevinç duyanlar için dünyada da ahirette de acılı bir azap vardır.[3] İffet ve hayânın tabii meyvesi edeptir. İlim gibi edepte öyle bir hazinedir ki, onu hiçbir hırsız çalamaz. Din ve dünya güzelliği bundadır. İnsanı hayvandan ayıran özellik edeptir. Edepli olmak en güzel zikirlerden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakka kavuşamaz. En büyük edep, ilahi sınırları muhafaza etmek, Allah Teâlânın emirlerine uymak, yasaklarından sakınmaktır. Bir kimsenin edepli olması, iyi kalplilik ve akıllılık alametidir. İnsan edep ile dünya ve ahirette yüksek derecelere kavuşur. Şairin şu mısralarıyla sözlerimi bitirmek istiyorum: Edep ehl-i mazlumdur, zalim olmaz, Edepsiz ilim öğrenen alim olmaz. Vardım ilim meclisine eyledim ilmi talep, Dediler; ilim en son, illa edep illa edep. Edep bir tac imiş nur-u Hüdadan, Giy ol tacı emin ol her beladan. HAZIRLAYANIN ADI:Şadan OKUTAN ÜNVANI:Bilal-i Habeşi Camii İmam-Hatibi/Çorlu Tekirdağ Müftülüğünün 06/04/2012 tarihli hutbesidir. [1]İbn-i Mace, Zühd, 17 [2] Müslim Zikir, 72 [3]Nur, 24/19 Popularity: 18% [?] | |||
RecepFirat19 (şimdiye kadar 250 posta) |
Yetim ve kimsesizlere sahip çıkmak Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. (Bakara Sûresi, [2:220]) Muhterem Müslümanlar, Bilindiği üzere Peygamberimiz (sav) yetim olarak dünyaya teşrif etmiştir, altı yaşında iken de annesi vefat edip öksüz kalmıştır. Böylece hem öksüz hem yetim kalan Efendimizi (as), dedesi ve amcası himayeleri altına almışlardı. Resulullah (as) yetim olarak büyümenin ne gibi zorlukları beraberinde getirdiğini bizzat yaşamış ve sıkıntılara göğüs germiştir. Kuran-ı Kerim yetimlerin haklarının korunması ve onlara iyi davranılması konusunu çok önemsemektedir. Bir ayet-i celilede şöyle buyurulmaktadır: Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. (Bakara Sûresi, [2:220]) Değerli Kardeşlerim, Gerek Kuran-ı Kerim gerekse Peygamberimiz (sav) yetimlere bakılmasını hem teşvik hem de emreder. Bundan dolayıdır ki, ferd ve cemaat olarak yetimlere sahip çıkmamız ve onlara yardımda bulunmamız elzemdir. Hal böyleyken kendi öz çocuklarımız ile ilgili durumu sormak gerekmez bile. Elbette yetimlere bu kadar vurgu yapan Kuran ve Peygamberimiz (sav) kendi çocuklarımıza göstermemiz gereken ilgili ve alakanın da gerektiği gibi yerine getirilmesi konusunda bizlere yol gösterir. Ancak, yetim olmadan yetim gibi yetişen çocukların sayısı da az değildir. Bu evladlarımızın anne-babaları görevlerinin sadece çocuklarının geçimlerini sağlamak olduğunu düşünmektedirler. Maalesef kimi veli, çocuklarının eğitimi, ahlakı ve şahsiyet gelişimine gereken ilgiyi göstermez veya bunu sağlamaz. Belki bulunduğumuz şehirde de nice Müslüman yetim ve kimsesiz vardır. Buralarda yetimler veya herhangi bir sebepten dolayı anne-babasının yanında yaşayamayan bir çocuk evvela bir bakıcı ailenin himayesine verilir. Böylece devlet yetim çocuğun maddi açıdan bakımını sağlamış oluyor. İşte tam burada biz Müslümanlara büyük sorumluluk düşmektedir. Müslüman çocukları Müslüman ailelerin himayesine almak, onlara İslamî bir eğitim ve sıcak bir yuva sunmak kendini İslamî bir cemaat olarak gören bizlerin sorumluluk alanındadır. Bunun için Müslüman bakıcı ailelerin bulunması ve Müslüman yetim çocukların bu ailelere verilmesinin sağlanması cemaatimizin görevlerindendir. Muhterem Müslümanlar, Yetimlere verilen önemi ifade eden bir hadisle hutbemizi sona erdirmek istiyoruz. Resulullah (sav) şöyle buyurdu: "Ben ve yetime bakan kimse cennette şöyleyiz." Sonra orta parmağı ile baş parmağını yanyana getirip aralarını açıp kapayarak işaret etti. (Buhârî, Talak14, Edeb 24; Tirmizî, Birr 14, 1919; Ebu Dâvud, Edeb 131, 5150) İnşaallah Rabbimiz bizleri cennette Resul-i Ekrem (as) ile birlikte olanlardan eyler. | |||
RecepFirat19 (şimdiye kadar 250 posta) |
NİMETLERE ŞÜKRETMEK Muhterem Müslümanlar! Yüce Allah, kullarının yararlanması için yeryüzünde sayısız nimetler yaratmıştır. İnsanı yaratılmışların en şereflisi olarak nitelemiş, insana sağlık, akıl, iman, bilgi, anlayış, kavrayış gibi birçok temel özellikler bahşetmiş, ayrıca onu mal, mülk, servet gibi maddî imkânlarla donatmıştır. Yüce Rabbimiz, Kuran-ı Kerimde Nimet olarak size ulaşan ne varsa hepsi Allahtandır.[1],Allahın nimetlerini saymaya kalksanız onları sayamazsınız.[2] buyurmuştur. Bu ayet-i kerimelerde Allahın nimetlerinin değerinin bilinmesi ve Allaha çok şükredilmesi emredilmektedir. Şükür, iyilik edeni ve nimet vereni bilip teşekkür etmek, iyilik ve ihsanda bulunanı övmek anlamlarına gelir. Davranış olarak şükür ise Allahın kullarına verdiği nimetlerin karşılığında nimetlerin etkisinin onların dillerinde övgü, kalplerinde sevgi, azalarında da itaat olarak ortaya çıkmasıdır. Aziz Müminler ! Her nimetin şükrü, nimetin kendi cinsinden olur. Helâl dairesine girmek, bir nimet, haram dairesinden kaçmak onun şükrüdür. İlim öğrenmek bir nimet, ilmin gereğince amel etmek ve ilmi başkalarına öğretmek, şükürdür. Mal sahibi olmak bir nimet, zekât ve sadaka vermek ise onun şükrüdür. Sağlık bir nimet, namaz, zikir, dua ve oruç gibi ibadetler onun şükrüdür. Evlât bir nimet, çocukların Allaha layık bir kul olarak yetişmesine özen göstermek, onun şükrüdür Nimete şükredildiğinde hem eldeki nimet yok olmaktan kurtulur hem de yeni nimetlere kavuşma imkanı olur, nimet artar. Nitekim Allah Teâla Şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım.[1] buyurmaktadır. Kul şükredebildiği müddetçe Allaha kulluk makamında kalır. Şükürden uzaklaşan bir insanın kulluk bilincini yitireceğini çok iyi bilen şeytan, bunun için çalışacağını vaat etmekte ve Allahın huzurunda şöyle söz vermektedir: Onlara elbette önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve onların çoğunu şükredenlerden bulamayacaksın.[2] De ğerli Müminler! Allah Teâla, Kuranda şöyle buyurmaktadır: Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve gönüller veren Odur. Ne kadar da az şükrediyorsunuz![3] Alınan her nefese en az iki şükür gerekirken, insanoğlunun şükretmemesi ancak nankörlükle ifade edilebilir. Hz. Aliye atfedilen bir sözde şöyle denilmektedir: Bazıları korktuğu için ibadet eder; bunlar köle gibidir. Bazıları umduğu için ibadet eder; bunlar tüccar gibidir. Bazıları da şükür için ibadet eder; işte bunlar seçkin kimselerdir. Unutulmamalıdır ki şükretmek, kişinin kendi yararınadır. Çünkü Kuranda şöyle buyrulmuştur: Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur.[4] Hutbemi Peygamber Efendimizin bir duasıyla bitirmek istiyorum: Allahım, seni anıp zikretmek, nimetine şükretmek, sana güzel ibadet etmek için bana yardım et.[5] [1] - Nahl 16/53 [2] -İbrahim, 14/34 [1] -İbrahim, 14/7 [2] -Araf 7/17 [3] - Mülk 67/23 [4] -Lokman 31/12 [5] -Ebu Davud, İstiğfar, 26; Nesai, Dua, 94 | |||
RecepFirat19 (şimdiye kadar 250 posta) |
Allah (cc.), yeryüzüne halife tayin ettiği insanı, erkek ve kadın olarak yaratmıştır. İnsanın bu dünyaya gelişini de cinsiyetini tercih etmesini de kendisine bırakmamıştır. Nitekim Şura Suresinde şöyle buyrulmaktadır: Göklerin ve yerin mülkü Allahındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir. Yahut o çocukları erkekler, dişiler olmak üzere çift verir, dilediği kimseyi de kısır yapar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir, hakkıyla gücü yetendir.[1] Ancak bu ilahî takdire, geçmiş, bugün ve gelecekte boyun eğmeyen, erkek evladını kız evladına üstün tutan asi kulun durumu ise şöyle yerilmektedir: Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir! Kendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu, aşağılanmış olarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar![2] En mükemmel eş ve dört kız çocuk babası olan Allah Resûlü, Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyamet günü o kimseyle ben, şöyle (parmaklarını bitiştirerek) yanyana bulunacağız buyurdu.[3] Bir başka hadiste ise Efendimiz (sav): Her kim kız çocukları yüzünden bir sıkıntıya uğrar da onlara iyi bakarsa, bu çocuklar onu cehennem ateşinden koruyan bir siper olurlar[4]buyurmaktadır. Muhterem Müslümanlar! Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi (Allahın varlığının ve kudretinin) delillerindendir Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır[5] Bugünün kız çocukları hiç şüphesiz yarının eşleri ve anneleri olacaktır. Her durumda eşler ve anneler ile iyi geçinmemiz gerektiği, hem ayetlerde hem de hadislerde emredilmektedir. Bakınız hadisi şerifte ne buyuruluyor: Müminlerin îmân bakımından en mükemmeli, huyu en iyi olanıdır. En hayırlınız, kadınlarına karşı hayırlı olanlardır.[6] Diğer bir hadiste ise şöyle buyrulmaktadır: Bir kimse karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu muhakkak beğenecektir.[7] Değerli Müminler! Varlık sebebimiz olan anne ve babamıza nasıl davranmamız gerektiğini yine Kurandan öğrenmekteyiz: Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da anne-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.[8] Bir başka ayette ise şöyle buyrulmaktadır: Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine of! bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et! diyerek dua et.[9] Bir adam Resûlullah (sav)e gelerek:Kendisine en iyi davranmam gereken kimdir? diye sordu. Resûlullah (sav): Annen! buyurdu. Adam: Ondan sonra kimdir? diye sordu. Annen! buyurdu. Adam tekrar: Ondan sonra kim gelir? diye sordu. Annen! dedi. Adam tekrar: Sonra kim gelir? diye sordu. Resûl-i Ekrem (sav): Baban! cevabını verdi.[10] Kardeşlerim! Toplumda çeşitli rolleri cesaretle üstlenip bize destek olan eşlerimize, üzerimizden hayır dualarını eksik etmeyen annelerimize ve de göz aydınlığımız olan evlatlarımıza gereken merhamet, sevgi ve saygıyı gösterirsek her daim huzur ve mutluluk bizi bulacaktır. Unutmayalım ki; huzur annelerimizledir, huzur eşlerimizledir, huzur evlatlarımızladır. Hutbemi şu dua ile bitiriyorum: Rabbimiz! Bizlere eşlerimizden ve çocuklarımızdan göz nuru olacak (hayırlı ![]() [1] Şura 42/49-50. [2] Nahl 16/58-59. [3] Müslim, Birr, 149. [4] Müslim, Birr, 147. [5] Rum 30/21. [6] Tirmizi, Rada, 11. [7] Müslim, Rada, 61. [8] Lokman 31/14. [9] İsra 17/24. [10] Buhari, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1. [11] Furkan 25/74. | |||
RecepFirat19 (şimdiye kadar 250 posta) |
HASET أَمْيَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلَى مَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ {Nisa 54} Muhterem Müslümanlar! İslam dini, bütün Müslümanları kardeş kabul etmiş ve bu kardeşliği zedeleyebilecek her şeyi yasaklamıştır. Kardeşliğe zarar veren bu yasaklardan biri de hasettir. Haset; mal, mülk, servet, makam, mevki ve şöhret gibi niteliklerden bir veya daha çoğuna sahip olan bir kimseyi kıskanmak, bunların o kişinin elinden çıkmasını istemektir. Haset, hayatımızı kötü yönde etkileyen, insanları birbirine düşüren ve dinimizce de yasaklanmış olan manevi bir hastalıktır. Dinimizde haset haram, gıpta ise helal kılınmıştır. Gıpta, herhangi bir nimete kavuşmuş olan bir kişinin bu durumunu hoş karşılamak, devamını temenni etmek ve bu gibi nimetlere kendisinin de sahip olmasını istemektir. Müslümana yakışan da hasetten vazgeçip gıpta etmektir. Çünkü haset münafıklık alametidir. Peygamber Efendimiz: Mümin gıpta eder, münafıkise haset eder.[1] buyurmuşlardır. Muhterem Müminler! Haset insanlar arasında kavgalar çıkarır, toplumda telafisi mümkün olmayan derin yaralar açarak huzursuzluk meydana getirir. Şeytanı Allaha isyan ettiren ve küfre götüren şey, Hz. Ademe verilen nimetlere haset etmesidir. Adem Aleyhisselamın çocukları arasındaki öldürme olayının sebebi de yine hasetliktir. Kul Yaratanı tarafından kendisine verilene razı olmalı, başkasına verilen nimetlere göz dikmemelidir. Kuran-ı Kerimde Yüce Allah: Yoksa Allahın bol nimetlerinden verdiği kimseleri mi çekemiyorlar.[2] buyurarak bu konuda bizleri uyarmıştır. Haset Müminlerin değil, inanmayanların özelliklerindendir. Haset eden kişi Allahın hükmüne itiraz etmiş sayılır. Bunun da inançla ve islamla bağdaşır hiçbir tarafı yoktur. Muhterem Müslümanlar! Hasedin inanmayanların bir vasfı olduğunu Kuran-ı Kerim şöyle ifade eder: Size bir iyilik isabet ederse, onların(kafirlerin) zoruna gider. Fakat başınıza bir musibet gelirse buna sevinirler. [3] Peygamber Efendimiz de: Hasetten sakının, çünkü haset ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi iyi amelleri yok eder.[4]buyurmuştur. Haset karı-koca, komşu, akraba, arkadaş arasını açar, fitne ve fesat çıkarır, toplum içerisinde huzursuzluğa neden olur. Bugün cemiyetin içine düştüğü fitne ve fesadın, düşmanlığın ve kavganın en önemli sebebi hasetlik ve çekememezliktir. O halde Değerli Kardeşlerim! Müslümanlar hasedin çok kötü bir huy olduğunu idrak etmeli, başkalarıyla uğraşmayı bir an önce terk edip İslam kardeşliği ile birbirlerine bağlanmalıdır. Hutbemi Sevgili Peygamberimizin hadis-i şerifi ile bitirmek istiyorum: Gıybet etmeyiniz, başkalarının kusurunu araştırmayınız, birbirinize haset etmeyiniz, birbirinize sırt çevirmeyiniz, kin gütmeyiniz. Ey Allahın kulları kardeş olunuz[5] 1- Et-Terğib vet-Terhib, 3, 555 [2] Nisa, 54 [3] Al-i İmran, 120 [4] Et-Tac, 5, 556 [5] Buhari, edeb, 57-58 |
Bütün konular: 136
Bütün postalar: 358
Bütün kullanıcılar: 47
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse

Bugün 11943 ziyaretçi (33699 klik) kişi burdaydı!
Ücretsiz kaydol